Söylediklerimiz karşımızdakinin anlayabildiğiyle sınırlı olsa da basın iletişimini iyi yönetmek için naçizane tavsiyeler

Okul gazetesi bile çıkarsanız sayfanıza baktırmak için yapacağınız iki iş var: 1) habere ilk ilgiyi çekecek bir görsel bulmak 2) okutmaya heves ettirecek bir başlık atmak. Blog yazsanız da, instagramda gönderi paylaşsanız da bu iş böyle. Tabii eskiden, yani sosyal medya bu kadar yaygın değilken işinizle ilgili bilgilendirme yapacağınız alan geleneksel medya idi yani gazeteler, dergiler ve internet basını idi.
Sözün cımbızlanıp alınma hali ise geleneksel medyanın da gelenekseli gazetelerde yaşanırdı. Halen yaşanıyor. Daha çok magazinde ve siyasette rastlanan “aslına ben onu demek istememiştim” durumunu yaşamamanın yolu, tek başına manşete taşındığında yanlış anlaşılmaya müsait cümleleri hiç sarf etmemek, buna çanak tutan soruları ise cevaplamamak ve kibarca konuyu değiştirmekten geçiyor.

Gazeteci değerlendirmesinin maksadını aştığı durumlar için şahane bir karikatür var; Yiğit Özgür çizmiş. Nietzsche “Beni anlamıyorlar, ben bu kulaklara göre bir ağız değilim” derken bunu kastediyordu belli ki.

Söylediklerimiz karşımızdakinin anlayabildiğiyle sınırlı olsa da basın iletişimini iyi yönetmek için naçizane tavsiyelerim şunlar:

  1. Basınla aranızı iyi tutun, cevap için bekletmeyin, anlatmak istediğinizi değil sorulana cevap verin, ek bilgi vermek isterseniz bu konuya da değinip değinmeyeceğinizi sorun, yayınlamasından sonra teşekkür edin. Plan değişikliği olur da yayınlanmazsa bu bilgileri başka bir mecrada kullanabileceğinizi da en baştan dile getirin. Fotoğraf gönderirseniz fotoğrafa da isim ve ünvanınızı tam yazın.
  2. Sizi muhabir aramışsa onun editörünü, editörse yayın yönetmenini yani tanıdığınız bir üstünü aramayın, sizle kim iletişim kurduysa onunla devam edin, bir sorun olduğu takdirde üstlere başvurabilirsiniz. Tabii ajansınız varsa gazeteci arkadaşınız da olsa bu iletişimi nezaketen ve profesyonellik gereği ajansınız üzerinden yapmalısınız, ısrarla sizinle iletişime geçmek isteyen gazeteciler olabilir burada yine kibarca durumu yönetip gazeteciye bu alanda ajansı devrede görmek istediğinizi anlatmak sizin işiniz. Bazı medya satın alma ajansları müşterilerine onların planından bağımsız reklam almama şartı koşarlar, yani firma parasını kendi veriyor bile olsa teyzeoğlunun avm dergisine ilan veremez.
  3. Kaydedilen bir demeçse, baskı öncesi terimlerin yazımını düzeltmek ve kontrol etmek için deşifre metni rica edin. Tabii bu mesleki terimleri çokça kullandığınız bir röportajsa yapılabilir, aşırı nezaket şarttır. Bunu en iyi yöneten kişi kesinlikle 8 yıl kadar basın iletişimini yaptığım Prof. Dr. Onur Erol’du. Konuşmaları aynı anda kayda alır, 10 parmak deşifre yapabilen asistanına dizdirir, metin bana gelir, ben düzeltmek istediğimiz ifadeleri düzeltirdim ve muhabir daha ofisine varmadan çözülmüş röportajı, ona mail atmış olurduk. Bu gazeteciler tarafından da büyük hayranlıkla karşılanırdı ve daha önemlisi kimse kendini kontrol edilmiş hissetmezdi.
  4. “Bunu söyleyim ama siz yazmayın” gibi gereksiz konuşmalara girmeyin.
  5. Konuşmanın bir bölümünü kesmekle kalmayıp montaj da yapmışlarsa, maksadını aşan, kötü niyetli bir habercilik varsa haberi yapanı, onun bağlı olduğu yöneticiyi tekzip yayınlaması için bilgilendirin. Bunu ilk elden ajansınız, daha sonra avukatınız yapabilir. Heyecana kapılmadan hukuki haklarınızı öğrenin, internette haberi sildirmek onlar için kısa, basit bir şeydir, hatalı bir durum varsa acilen kaldırılmasını talep edin, mümkünse bu konuşmayı avukat planlasın ve o yapsın.

Aslı Delikara